Zamanın birinde, uzak diyarlarda bir yerde, güzel bir ülke varmış .Tek katlı evlerinin bahçelerinde birbirinden güzel çiçeklerin yetiştiği bu evlerden birinde, Üç güzel kızkardeş yaşarmış . Bu birbirinden güzel kardeşlerin her birinin farklı yetenekleri varmış. Grace, çok güzel piyano çalar ve çaldığı melodileri kendi yaratırmış.
Eliza, çiçekleri çok sever ve birbirinden güzel çiçekler yetiştirirmiş. Selina ise hem çok güzel resimler yapar hem de pasta yapmada ustaymış.
Anne ve babası, kızlar küçük yaşta iken ölmüş. Aileden kalma birikimleri ve kızların bu yeteneklerini paraya çevirmesi sayesinde, bu 3 kız kardeş, hiç kimseye muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürmeye devam ediyormuş.
Tüm gün çalışan kardeşler akşam olunca bir araya gelip gün boyunca ne yaptıklarını konuşurlarmış. Selina akşam için ayırdığı pasta ve kurabiyeleri getirir, çay içip sohbet ederek neşeli zamanlar geçirirlermiş.
Grace, piyanosunun başına geçer, kendi yazdığı melodiyi kardeşlerine dinletir, ona uygun söz yazmaya çalışırlarmış.
Eliza, yeni yetiştirdiği çiçeklerden eve getirir, çiçeğe nasıl baktığını anlatırmış. Hayat bir süre kardeşler için mutlulukla devam etmiş.
Bu güzel ülkenin iyi huylu, cömert, herkese adil davranan bir kralı ve onun kendi gibi karaktere sahip 3 oğlu varmış. Edward, Stephan ve Andre. Kral, zeki bir adammış. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmeden ve araştırmadan hiçbir şeye karar vermezmiş. Yakışıklı prenslerle evlenmek isteyen pek çok güzel ve asil kız varmış ama, kral sevgisiz evliliğin mutsuz ettiğini bilirmiş.
Kendi kendine karar vermiş. Oğullarını sevebilecekleri kızlarla evlendirecekmiş. Kral bile olsan babasın işte. Onların iyiliği, mutluluğu her şeyden önce gelir. Üstelik kimseye söylemediği ve sadece baş tabibin bildiği bir rahatsızlığı varmış. Ölmeden önce çocuklarının mutlu olduğunu görmek istiyormuş.
Kral ,oğulları evlenme yaşına gelince uygun gelin adaylarını bulmak için ülkenin 4 yanına haber salmış. Kendi mutlu bir evlilik yapan kral, kraliçe öldükten sonra kimseyle evlenmemiş. Hiç bir kadın öz annelik yapamaz düşüncesiyle büyütmüş oğullarını. Biri cesur ve adaletli bir savaşçı olmuş. Diğeri ticaret konusunda iyi olduğundan ülkenin ticaretle ilgili konularından sorumlu olmuş. En küçüğü ise akıllı olmasına rağmen ne yapmak istediği hakkında kararsız kalmış. Kral, “bir gün kendi istediği işi yapar elbet” diye serbest bırakmış.
Kralın oğulları için eş aradığı haberi bizim güzel kardeşlere kadar gelmiş, ancak onlar yaşadıkları hayatta öylesine mutluymuş ki , haberle ilgilenmemişler bile.
Fakat bilmedikleri bir şey, bu üç güzel kızdan kralın haberi olmasıymış. Kızlarla aynı yerde yaşayan ve kızları çok seven bir komşusu kralın sarayında hizmetkarmış. Kralın da sevdiği bu hizmetkâr, krala kızlardan bahsetmiş.
Kral kızları çok merak etmiş ve bir gün kılık değiştirerek ve sadece at arabası kullanan şoförüyle birlikte gece kızların evine gitmiş.
Arabanın eve yaklaşmamasını isteyen kral, araçtan inerek kızların evine yönelmiş. Pencerelerden birinin açık olduğunu görmüş ve kızları izlemeye başlamış.
Kızların gerçekten güzel olduklarını görmüş . Ayrıca birbirleriyle geçirdikleri mutlu anları gıpta ederek izlemiş. Sohbetlerini dinlemiş ve kızların her zaman birlikte olması gerektiğini düşünmüş. Onların ayrılması çok üzücü olurmuş.
Kral, ertesi gün hizmetkârını çağırmış ve kızların nasıl geçindiklerini sormuş . Hizmetkâr , kızların her birinin ayrı yetenekli olduğunu ve onlardan kazanç elde ettiklerini söylemiş.
Kral, bir bahaneyle oğullarının kızlarla tanışmasını ayarlamak istemiş. Kızların yaptıkları işlerle ilgili olarak önce ticaret ile uğraşan oğlu Stephan’ı , Eliza’nın çiçeklerini yetiştirdiği yere göndermiş. “Hiçbir yerde olmayan çiçekler orada satılıyor Git ve beğendiğin çiçekleri al, sarayın bahçesine ekelim” demiş.
Ayrıca genç prense kılık değiştirerek gitmesini de tembihlemiş. Prens bir süre babasının neden bahçedeki çiçeklerle ilgilendiğini düşünmüş. Öyle ya! Koca kral neden bahçedeki çiçeklerle ilgilensin ki?
Tüccar vasfi ile Eliza’nın yanına gitmiş. Genç prens , birbirinden güzel çiçeklere hayran olurken, Eliza’ya da gönlünü kaptırmış. Ona göre dünyanın en güzel çiçeği Eliza imiş. Bir süre çiçek alma bahanesi ile Eliza’nın Çiçek Evi’ne gitmiş . Daha sonra babasına durumu anlatmış. Kral duruma çok memnun olmuş.
“Bir oğlum gönlünü kaptırdı şimdi sıra diğer ikisinde “diyen kral, savaşcı olan oğlunu da bir bahaneyle kızların yaşadığı yere göndermiş. Genç prens Edward, atıyla kızların evinin önünden geçerken bir melodi duymuş. Bu, bugüne kadar duyduğu en güzel melodiymiş. Şarkıyı söyleyen kızın, insanın kalbini titreten bir sesi varmış. Edward, atından inmiş ve sesin sahibini aramaya başlamış.
Evin yakınına gelmiş. Bahçeden içeri girerek sesin sahibini aramaya başlamış. Kendine hakim olamayarak camdan içeri bakmış. Grace, piyanosunun başında yeni şarkısını söylüyormuş.
Seni gördüğüm anda vuruldum bir bakışta……Gözlerine baktığım anda dünyam güzelleşti… Ey sevgili neredesin…Sesini, gözlerini özledim….
Edward, hem kızın sesine, hem de güzelliğine hayran olmuş. Cesur bir savaşçı iken Grace’nin aşkı, daha da cesur yapmış. Kendini sürekli onu düşünürken buluyormuş. Saçları, piyano başındaki zarif duruşu ve o güzel sesi. Hiç aklından çıkarmıyormuş. Kendini sürekli evinin camında Grace’yi gördüğü anı hatırlarken bulmuş. Kral, oğlundaki değişikliği görmüş. Nedenini oğluna sormuş ama tam yanıt alamamış. Edward, savaşçı bir genç olduğu için pek çok duygusunu kimseyle paylaşmazmış. Onu büyüten dadısı hariç.
Kral dadıyı yanına çağırtmış. ” Bak Zarina. Sen bunca yıl oğluma anne gibi baktın. Bilirim her sırrını seninle paylaşır. Varsa bir şey söyle. Bilirsin, onların mutlu olması benim önceliğim”, seninle konuştuğumu asla söylemem, demiş. Zarina, ilk başta biraz çekinse de, kralın çocuklarını ne kadar sevdiğini bildiği ve Edward’ın uzun zaman kıza açılamayacağını da bildiği için durumu anlatmış.
” Kralım. Oğlunuz bir kıza aşık olmuş. Ancak, bilirsiniz duygularını pek göstermez. İçine kapanıktır. Bunda savaşçı olmasının rolü büyük. Ben onun adına çok mutluyum, nihayet aradığı aşkı buldu ama herhangi bir şekilde kıza açılabileceğini düşünmüyorum.”
” E, o zaman biz işi halledelim” demiş kral.
” Nasıl olacak kralım” demiş Zarina.
Kral ” Kızın adını biliyor musun. Ben aslında Grace biliyorum ama Selina’da olabilir?
“Yani çok büyüksünüz kralım. Her şeyden de haberiniz var. Grace’ye aşık olmuş prensimiz.
“Belki benim biraz müdahalem olmuş olabilir” demiş kral ve durumu anlatmış. Kral, Zarina’dan durumu gizli tutmasını ve prense bir şey söylememesini tembihlemiş. Kral mutluymuş, işler istediği gibi yolunda gidiyormuş. “Şimdi sıra benim küçük haylazda” diye düşünmüş. Andre için planlarını düşünmeye başlamış. ” Öyle ya, Andre şu anda prensliğin tadını çıkartıyor, bir işle ilgilendiği yok”.
Selina için nasıl bir tanışma planı yapabilirim diye düşünürken, onun da çok güzel resimler ve pastalar yaptığını hatırlamış kral. Bahane olarak da yaklaşan doğum günün kullanacakmış. Oğlunu çağırmalarını istemiş. Andre gelince de hemen konuya girmiş.
” Oğlum biliyorsun. Doğum günüm yaklaştı. Bu yıl güzel bir kutlama yapacağım. Hazırlıklarla sen ilgileneceksin. Bir de beni her zaman hatırlamanız için güzel bir portremi yaptırmak istiyorum. Seni göndereceğim adreste Selina adında bir kız var. Alıp onu bana getireceksin. Portremi onun yapmasını istiyorum. Çok yetenekli olduğunu duydum. Yarın git ve kızı saraya davet edip getir. Onunla senin ilgilenmeni istiyorum. Biliyorsun abilerin meşgul. Ama sadece Selina’yı getir. Kardeşleri evlerinde kalsın demiş. “. Kralın kızlar için planları daha sonraya saklıymış.
“Tabi majesteleri. Ben yarın giderim. Hazırlıklarla da ilgilenebilirim,”demiş. Saygıyla eğilerek odadan çıkmış. Kral mutlu çünkü Andre’nin de gönlünü Selina’ya kaptıracağından eminmiş.
Ertesi gün Andre, Selina ile konuşmak ve onu saraya davet etmek için yaşadığı yere doğru yola çıkmış. Göl kenarından geçerken, manzaranın güzelliğine hayran kalmış. O manzaraya hayran tek o değilmiş elbet. Selina, manzara resmi yapmayı çok sever, doğanın en güzel sanat atölyesi olduğunu söyler dururmuş. Selina, resim malzemelerini almış, kendisine uygun bir yer bulmuş ve resim yapmaya başlamış.
Andre, resim yapan Selina’yı görmüş. Kızın güzelliğinden çok resmi yapışına, fırçayı tuvalin üzerinde ustalıkla gezdirmesine hayran olmuş. Hemen babasının söylediği kızın o olduğunu anlamış ve izlemeye devam etmiş. Selina resmini bitirip malzemelerini toplamaya başlayınca, bir cesaret yanına gitmiş. Selina birden bire karşısında beliren yabancıyı görünce korkmuş.
” Özür dilerim” demiş Andre. Siz bayan Selina olmalısınız. Çok güzel resimler yaptığınız için sizi saraya davet etmeye geldim. Ben prens Andre’yim. Kralımızın yakında doğum günü ve size bir portre yaptırmak istiyor. Portre bitinceye kadar sarayda kalabilirsiniz. Sizinle en iyi şekilde ilgilenilecektir. Koruma altında olacaksınız. Tamam derseniz, yarın öğleden sonra gelip sizi evinizden alacağız.
Selina, bu apansız gelen teklife şaşırmış ama Kral söz konusu ise itiraz etme hakkının olmadığını düşünmüş. Prens izin isteyip gitmiş ama bütün gün Selina’yı düşünmüş. Selina, akşam kardeşleriyle toplanınca durumu onlara anlatmış. Kızlarda “kralın portresini sen yapacaksın, bu büyük bir gurur. Ayrıca iyi kazanç elde edersek, o hep istediğimiz büyük evi yaptırabiliriz”,demişler. Selina, resim malzemelerini düzenlemeye ve toplamaya başlamış. Daha önce kullanmadığı fırçalarını, tuvalini ve boyalarını özenle kutulara yerleştirmiş.
Ertesi gün Andre, güzel bir arabayla gelmiş. Resim malzemelerini özenle yerleştirmiş adamları. Selina, tüm gün sarayda olacak ama akşamları evine dönecekmiş. Kendisi öyle istemiş, kardeşlerinden uzak durmayı istemiyormuş. Andre her sabah Selina’yı evinden almayı ve her akşam evine bırakmayı kendine vazife edinmiş.
Kralın portresi yapılırken, kralla iyi dost olmuş. Andre ile de iyi anlaşıyormuş. Kral, portresini yaptırıyor ama Selina ve Andre’yi yakın görünce pek keyifleniyormuş. Kral, doğum günü pastasını da Selina’nın yapmasını istemiş ve tüm mutfağı emrine vermiş.
Derken, bizim kralın doğum günü gelmiş. Kral, bir gün evvelden Selina’nın evine adamlarını göndererek, kızların doğum gününe özel davetli olduklarını, yarın arabanın gelip onları alacağını söyletmiş. Kızlar şaşırmış ama Selina’nın kardeşleri olduğu için böyle ilgilendiklerini düşünmüş. Kızlara çok güzel elbiseler ve aksesuarlar, birbirinden değerli ama sade mücevherler de göndermiş. Bu arada Grace ve Eliza, Stephan ve Edward’ın ülkenin prensleri olduğunu bilmiyorlarmış. Çünkü kral, oğullarını gönderirken, kendilerinin prens olduğunu gizlemelerini istemiş, Bu planının bir parçasıymış.
Doğum günü geldiğinde kral, tahtına oturmuş, iki yanına da oğullarını almış. Kral ve oğulları gerçekten kıyafetlerinin içinde çok yakışıklı görünüyorlarmış. Kızların gözü prenslerde, dul kadınların gözü ise kraldaymış. Ama prenslerin, ülkenin diğer güzel kızlarını görmeye niyetleri yokmuş. Çünkü kalplerini zaten kızlara kaptırmışlar. Bu arada kral, kutlamalara halkını da davet etmiş. Herkesin eşit olduğuna inanır, halkını asla ihmal etmezmiş.
Kutlamalar ve birbirinden güzel yemekler misafirlere ikram edilmeye başlanmış. Birbirinden güzel şarkılar eşliğinde güzel kadınlar ve erkekler dans etmeye başlamış. Selina mutfakta hazırlıklara yardım ediyor ama en çok pastaya zarar gelmesin diye uğraşıyormuş. Bu arada pasta muhteşem görünüyormuş. Bu güne kadar yapılan en güzel pastaymış. Andre ara sıra Selina’nın yanına geliyor ve ona yardım ediyormuş.
Pasta kesimine gelmeden kral, özel konukları olduğunu ve onlar gelince pastanın kesileceğini duyurmuş. Herkes özel konukların kim olduğunu düşünürken, salonun dev kapıları ardına kadar açılmış. Muhteşem elbiselerinin içinde masal ülkesi prenseslerine benzeyen iki güzel kız içeri girmiş. Grace ve Eliza, herkesi büyülemiş. Krala saygılarını sunmak ve kendi hazırladıkları hediyeleri vermek için geldiklerinde, Edward ve Stephan’ın kralın yanında oturduklarını ve onların ülkenin prensleri olduğunu öğrenince çok şaşırmışlar. Prensler de kızları görünce çok şaşırmış ve sevinmişler.
Danslar edilmiş, yemekler yenmiş. Kralın pastasının gelme vakti gelmiş ve pastayı getirmişler. Konuklar, bu güne kadar gördükleri en büyük ve güzel pastaya hayran kalmışlar. Kral pasta kesildikten sonra bir duyuru yapacağını söylemiş. Herkes pastadan çok duyuruyu merak eder olmuş. Pasta kesildikten sonra kral tahtına çıkıp oğullarını yanına çağırmış. Selina’nın da mutfaktan çağrılmasını istemiş. Selina’da bu arada kendisi için hazırlanan kıyafeti giymiş ve gelmiş.
Kral konuklarına;
“Sevgili konuklar. Bugün bir yaş daha yaşlandım. Artık genç değilim. Üç tane birbirinden iyi karakterde oğul yetiştirdim. Eminim ki ben bu dünyadan göçtükten sonra, en güzel şekilde ülkeyi yönetecekler. yani benden sonra bir değil, üç kralınız var. Onların mutlu olması, hepinizin mutlu olması demek.Ben oğullarımı evlendirmeye karar verdim. Prensesleriniz eminim ki oğullarımı sevecek ve onlara destek olacak.
Yıllardır aradım taradım. Onların sevebileceği kızları bulabilmek için. Mutlu insanlar, mutlu dünyalar yaratır. Mutluluk onlarla yayılır. Şimdi oğullarımı evlendireceğim kızları bulduğumu söylemek istiyorum.”
Salonda önce bir sessizlik, sonra bir uğultu yükselmiş. Uğultular kesilince kral konuşmasına devam etmiş.
” Şimdi prenseslerinizi göreceksiniz. Kızlarım hem çok güzel hem de çok yetenekliler. Prenslerinizi mutlu edecekler, buna eminim demiş. Kralın emrindeki üç genç asker konukların içine dalmış. Selina, Eliza ve Grace’nin ellerinden nazikçe tutup kralın yanına getirmişler. Kızlar duruma çok şaşırmış. Kral kızlara dönüp şunları söylemiş.
” Biliyorum, çok şaşırdınız. Benim sizden daha önceden haberim vardı. Oğullarımı, sizin yanınıza bahanelerle gönderdim. Ama sevgi işini kendi kalplerine bıraktım. Ne mutluyum ki istediğim oldu. Oğullarım sizi sevdi. Şimdi benim güzel kızlarım. Oğullarımla evlenip benim kızlarım, ülkenin de prensesleri olmayı ister misiniz? Karar sizin.
Kardeşler, önce krala sonra prenslere bakıp sevdikleriyle evlenmekten mutluluk duyacaklarını söylemişler. Kral çok mutlu olmuş. Prensleri yanına çağırmış. Yaptıklarını kısaca onlara da anlatmış. Prensler buna çok memnun olmuşlar. “Kralımız bizin için en iyisini bilir”demişler.
Kral konuklara dönerek; ” Sevgili halkım. Size prenseslerinizi ve gelecekteki üç kraliçenizi tanıtmaktan mutluluk duyarım. Düğüne herkes davetlidir”demiş. Sevinç içinde alkışlamışlar kralı, prens ve prensesleri. Bir ay içinde tüm hazırlıklar tamamlanmış. Bu arada kızlara özel istekleri olup olmadığı sorulmuş. Kızlar çalışıp almak istedikleri evi anlatmışlar. Kral daha da iyisini yaptırmış kısa süre içinde. Evin yeri olarak da Selina’nın yaptığı göl manzarasının olduğu arazi seçilmiş. Kral sahibinden daha da fazla ödeme yaparak satın almış araziyi ve ev kısa sürede inşa edilmiş.
Düğünden sonra kral” artık yorulduğunu, ülkenin yönetimini üç kardeşin paylaşması gerektiğini “söyleyerek, ülkenin yönetimini üç prense bırakmış. Prensler de kendi yeteneklerini kullanarak, ülkeyi daha mükemmel hale getirmek için çaba göstermişler. Güzel kraliçeler de eşlerine her zaman destek olmuşlar. Üç prensenin kendileri kadar güzel prens ve prensesleri olmuş. Mutlu olmuşlar ve mutlulukla ülkeyi yönetmişler.
Gökten üç elma düşmüş.
Biri mutlu kralın başına, biri masalı okuyanın başına, sonuncusu da bu hikayeyi yazanın başına…
Başka masallarda görüşmek dileğiyle. Masalımız için yorumlarınızı beklerim.
Bir yanıt yazın